Bu serinin önceki iki analizinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun “FETÖ/PDY” kararında yaptığı örgütsel tanımın hukuk ve gerçekle bağdaşmazlığını irdelemiştim.

Bu analizde ise,  “örgüt” suçları açısından zorunlu olmasına rağmen anılan kararda suç tarihinin belirtilmediği ve bunun kasten muğlak bırakıldığı hususunu irdeleyeceğim.

Suç tarihinin belirtilmesi neden önemlidir?

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlığını taşıyan 232 maddesinin 2/c fıkrası gereğince “suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi” nin kararda belirtilmesi zorunludur.

Terör suçları açısından bu husus daha bir önem taşımaktadır. Çünkü mevzuatımız gereğince bir suçun terör suçu sayılabilmesi için, ortada bir terör örgütü olması ve suçun o örgütle bağlantılı olarak işlenmesi zorunludur.[1] Bu yüzden, terör örgütünün oluştuğu tarih veya herhangi bir yapının bir terör örgütüne dönüştüğü tarih net olarak tespit edilmelidir ki o tarihten sonra o örgütle bağlantılı olarak işlenen suçlar terör suçu sayılabilsin.

Kararda neden “terör örgütüne dönüşme” tarihi yok?

50 nolu analizde detaylı olarak belirttiğim gibi bunun birden fazla nedeni var. Öncelikle Cemaatin gerçekleştirdiği herhangi bir terör ve şiddet eylemi yok o nedenle somut olarak bir eylemi başlangıç alarak “cemaat o tarihte terör örgütüne dönüşmüştür” deme şansı yok. Ancak Yargıtay bu kararda, açıkça belirtmiş olmasa da ima yoluyla suç tarihinin Ocak 2012 tarihli MİT krizine kadar götürülebileceği yönünde bir kaç kelam gevelemiştir.

Bunun ne kadar absürd ve hukuk dışı olduğunu serinin sonraki yazılarında analiz edeceğim. Zaten Yargıtay da bu absürdlüğün farkında olduğu için her bir sanık açısından “olaysal değerlendirme yapılmalı” diyerek biraz yumuşatmaya çalışmıştır. Ama aynı zamanda “örgüt için hangi tarihi esas alacağız birader?” diye soran alt derece mahkemeleri ve kolluğu kırmayarak ima yoluyla da olsa bir tarih vermiş gibi yapmıştır.

Yargıtay neden 15 Temmuz darbe girişimini,  “Cemaatin terör örgütüne dönüştüğü tarih” olarak kabul etmiyor?

Şaibeli bir şekilde serbest bırakılan Adil Öksüz[2], askeri alanlarda yakalanan 3-5 sivil ve işkence altında alındığı sabit 5-10 darbeci asker beyanı dışında cemaat-darbe bağlantısına yönelik ortaya konulan somut bir delil yok. Zaten yargının, bağımsızlığını kaybeden ve sarayın emirlerini uygulayan bir aparata dönüştüğü bir ortamda “delil” diye ortaya konulan şeyler de güvenilirlikten fersah fersah uzaktır.

Cemaatle irtibatlı denilerek tutuklanan askerlerin ve polislerin darbeyle alakalarının olmadığı ve bunların önemli bir kısmının darbecilerle mücadele ettiklerini 28 nolu analizde[3] somut verilerle ortaya koyduğum için bu bahsi oraya havale ediyorum. Sonuç olarak, 1 milyonu aşkın mensubu olan bir Cemaat içinden sadece 5-10 kişinin bireysel (ve aynı zamanda şaibeli) bir şekilde darbeye destek verdiği yönündeki iddialar dikkate alındığında, Cemaatin 15 Temmuz’dan sorumlu tutulamayacağı çok nettir.

Ancak, bağımsız ve tarafsız davranarak adil bir karar verme yükümlülüğünde olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, tüm bu somut gerçeklere rağmen Sarayın söylemlerini tekrarlayarak ve gerekçesiz bir şekilde 15 Temmuz’u cemaatin gerçekleştirdiği yönünde bir kabul ortaya koydu. Ama ilginçtir ki Yargıtay bu kabulüne  rağmen Cemaatin “terör örgütüne” dönüştüğü tarih olarak 15 Temmuz’u esas almadı ve bu konuyu muallakta bırakmayı tercih etti.

Bunun birçok nedeni vardı ama temel olarak şunu söyleyebilirim.  Yargıtay, eğer ‘FETÖ/PDY örgütü” nün oluşumunda 15 Temmuz’u milat kabul etseydi  sadece bu tarihten sonra anılan “örgütle” bağlatısını sürdüren kişiler suçlu kabul edilebilecekti. Yani bugün suç delili kabul edilen ve hepsi 15 Temmuz’dan önceki tarihlerde gerçekleştirilmiş olan Bank Asya’ya para yatırma, Zaman Gazetesi aboneliği, Dijitürk aboneliğinden çıkma gibi fiilleri  ancak 15 Temmuz’dan sonra gerçekleştiren kişiler “terörist” olarak kabul edilebilecekti. Diğer anlatımla 15 Temmuz’dan sonra Cemaatle irtibat kurmayan hiç kimse suçlu ilan edilemeyek ve yıllarca çalışılarak binbir emekle oluşturulan fişleme listeleri kese kağıdı haline gelmiş olacaktı.

KAYNAKLAR :

[1] “Terör örgütü olmadan terör suçu olmaz” konusu hakkında daha detaylı bilgi için bkz. https://wordpress.com/post/fetodarbeiddiasivegercekler.wordpress.com/307

[2] Adil Öksüz konusundaki şaibeler için bkz. https://wordpress.com/post/fetodarbeiddiasivegercekler.wordpress.com/578

[3] Darbeyle mücadele ettikleri halde tutuklanan “cemaatçi” askerler için bkz. https://wordpress.com/post/fetodarbeiddiasivegercekler.wordpress.com/708